Feminism

Tarihte kölelik var olduğundan beri aslında insan haklarının ihlalinden söz edebiliriz. Tabi ki bu kavramın oluşması kölelikten yüzyıllar sonra olacak insanların o dönemde bunu akıllarının ucundan geçirmesi söz konusu değildir. Hükümetlerin çıkardığı ilk kanunlar ile dünyanın çeşitli bölgelerinde kölelik yasaklanmaya başlamıştır. Günümüzde zorla kaçırmalar, kölelik ve insanın insanın malı olması fikrinden ilerlemektedir. İnsanın değeri olmayan o dönemlerden sonra kanunlarında çıkması ile insan bir vatandaş olarak değerli görülmeye başlamıştır. Fakat kadınların değersiz görülmeye devam etmesi vatandaş olarak kabul edilmediklerinden de anlaşılır. 

Dünya Savaşların, insan kıyımlarının, kanlı devrimlerin de ardından insanın sadece insan olduğundan dolayı yaşamaya, barınmaya, beslenmeye ve sosyal, ekonomik alanda faaliyet göstermeye hakları olduğu fikri yayılmaya başlanmıştır. İkinci dünya savaşının ardından Milletler Cemiyeti (Birleşmiş Milletler) kuruldu. Milletler Cemiyeti daha büyük savaşlar olmaması, olan karışıklıkların çözümü, dünya barışının sağlanması, adalet, güvenliğin sağlanması toplumsal kültürel iş birliğinin sağlanması için kurulmuş uluslararası bir örgüttür.

Feminizm ise bu tarih zemininde bazı olayların katkısı bazılarının geriletmesi ile oluşmuştur. Kadın hareketine en büyük destekleyici ve tamamlayıcı siyasal hayattaki dönüşümler olmuştur. Fransız devrimine kadar evreni yöneten bir erkek tanrı, devleti yöneten bir kral ve evi yöneten bir baba vardı. Fransız ihtilali ile otoritesi kırılan kralın o kadar da güçlü olmadığı fikri oluşmaya başladı. Devleti yöneten kralın otoritesinin zayıflaması evin efendisi erkeğinde otoritesinde bir zayıflama oluşturdu. Orta çağın sonlanması ve erken modernizme giriş ile kadın hareketini anlatan eserler oluşmaya başlandı. Bu yayılma Amerika’dan Avrupa’ya modernizmin söz edildiği her yerde bahsedilmeye başlandı. Zamanla ise fikirden çok harekete dönüştü. Peki ya sadece ülkelerde mi yayılmıştı?

Feminizm, gelişmiş ülkelerde harekete geçme evresindeyken gelişmemiş ülkelerde fikir yeni yeni yayılmaya başlamıştır. Günümüzde aslında gelişmemiş dediğimiz ülkelerde bile gizli ya da aşikâr harekete geçmelerde söz konusudur.
Kapitalizmin de yayılması ile çalışma hayatında insanın değerinden çok kâr göz eden işverenler olmuştur. Kadınların şimdide modernizm tarafından sömürüsü ve ikici sınıf yaşatılması başlamıştır. Kapitalizme karşı doğan bir düşünce akımı olan sosyalizm ise ilk zamanlarda özellikle feminizmi savunmasa da sosyalizm ve kadın konusuna değinmiş kadın ve kadın işçi haklarından, iş hayatında kadının eşit ücret almamasından, eşit şartlarda çalışmamasından bahsetmiştir. İlerleyen zamanlarda da Marksist Feminizm fikri oluşum göstermiştir. Tarih ve günden güne değişen dünyamızda yeni fikirler teoriler oluşmuştur, oluşmaya da devam edilmektedir.

FEMİNİZM NEDİR?

Kavram Olarak Feminizm

TDK’nin feminizm tanımı şu şekildedir: Toplumda kadının haklarını çoğaltma, erkeğinkiler düzeyine çıkarma, eşitlik sağlama amacını güden akım, kadın hareketi. (2016)

Feminizm sözcüğü Fransızca’ya 1837’den sonra girmiştir. Roberst sözlüğü bu sözcüğü “kadınların toplum içindeki rolünü ve haklarını genişletmeyi öngören bir doktrin” olarak tanımlanmaktadır. Ancak düşünceyi eylemden ayırmak olanaksızdır. Kavramın Fransa’da oluşturulduğu günden bu yana, kadınların toplum içindeki rolü ve haklarını genişletmek üzere bir dizi eyleme girişilmiştir. Bunun için de feminizmin tanımı yalnız öğretiyi değil, eylemleri de içermek zorundadır. (Alıntılayan Oral, 2011); (aktaran,Michel, 4. Baskı, s.6)

Mitchel’e göre feminizm, “…kadınların kendi aralarında bir dayanışma yaratarak, erkek egemen dünyanın norm ve değerlerine, cinsiyetçi politikalarına karşı başlatmış olduğu mücadele” (mitchel, 1995:6-7) olarak tanımlamaktadır.

Necla Arat ise feminizmi, “cinslerin eşitliği kuramına dayanan, kadınlara eşit haklar isteyen, temelde kadın-erkek arasındaki iktidar ilişkisini değiştirmeye amaçlayan bir siyasal akım” (2010:29-30) olarak tanımlamaktadır.

Başka bir deyişle feminizm, ataerkil toplumda ezilmişlik yaşayan kadınların haklarını ve özgürlüklerini kazanmaya çalıştıkları bir hareket ve düşünce akımıdır. Fransız devriminden sonra kadınlar örgütlenmeye başlamış oy kullanma, eğitimde fırsat eşitliği gibi birçok konuda hak arayışına girmişlerdir.
Feminizm dünya da nasıl gelişmiş ve gelişmektedir? Nasıl yayılmış ve teoriden pratiğe bir düşünce akımından daha fazlası olup “Ben bulaşıkları yıkamak zorunda değilim!” itirazlarına doğru ilerlemiş, evimizin içine kadar girmiştir?

Feminizmin Doğuşu 
Fatmagül Berktay feminizmin doğuşumu şöyle açıklamaktadır:

“Kadınların ezilmesi ve onlara karşı ayrımcılık uygulaması bilinen tarih boyunca hep vardır, fakat yine de bilinen tarih boyunca bu ezilmeye karşı sistemli bir karşı çıkışı her zaman göremiyoruz. Çünkü gelişmiş bir feminist bilinçten söz edilmesi için kadınların evlilik dışında bir ekonomik alternatife sahip olması ve ekmeğini kazanan anlamlı sayıda kadın grubunun varlığından bahsetmemiz gerekir. Ancak bu tür ön koşulların var olması durumunda kadınlar, ataerkil sisteme karşı düşünsel ve toplumsal alternatifler oluşturabilirler. Batıda bu ön koşulların ipuçları 17. yüzyıllardan itibaren kendini göstermeye başlar ve daha önceki feminist yapıtların ötesine geçen sistemli bir feminist teorinin doğuşu da 18. ve 19. yüzyıllara tarihlenir.” (Alıntılayan, Oral, 2011); (aktaran, Prof. Dr. Fatmagül Berktay, 2004, s.4)

FEMİNİZM TEORİLERİ

Feminizm teorileri başta liberal feminizm, Marksist feminizm, kültürel feminizm, radikal feminizm, varoluşçu feminizm, post modern feminizm gibi çeşitlendirilebilir. Liberal yaklaşıma göre kadınlar toplumda yeterince adil haklara sahip değillerdi ve eşitlik, özgürlük, adalet talepleri vardı. Liberal feminizm, kadınların ekonomik hayatta ve siyasi alanda erkeklerle eşit haklara sahip olması çabası üzerinde durmuştur. 

Liberal Feminizm

Liberal feminizm de John Stuart Mill in ‘The Subjection of Women’ adlı eseri temel dayanak olmuştur denebilir. (1869) (Alıntılayan, Dikici, E. , s.523-532); (Lorraine, C. ,2000).

Klasik bir liberal feminizm savunucusu olarak Mary Wollstonectraf kabul edilirken ön plana çıkan eseri ise ‘Vindication of The Rights of Women’ isimli kitabıdır. (1792) Bu kitapta kadınların da tıpkı erkekler gibi Tanrı’nın yarattığı varlıklar olduğu ve ahlaksal, zihinsel olarak yeteneklerinin geliştirilmesine izin verilmesi gerektiği üzerinde durur. Doğru bir eğitimin birey olarak kadını özgürleştireceğine ve erkeğe hizmet etme rolüne boyun eğmesine engel olacağını savunmaktadır. (Alıntılayan, Dikici, E. 2016, Mart,523-532); (Donovan, 2001)

Marksist Feminizm

Marksist feministler, liberal feministleri sadece teoride kalmakla eleştirmişlerdir.

Marksist feministler kadın erkek eşitsizliğinin ve kadının ezilmesini kaynağının toplumun sınıfsal farklılıklarına bağlamışlardır. Sınıflı yapı, onlar için erkek ve kadın üzerinde fırsat eşitliğinin engelidir. Kapitalist sistem için de kadınlar erkeklerden daha çok ezilmektedirler. İş hayatında çalışan kadın evde de çalışmaya devam eder. Aile ve ailenin sorumluluğu hala üstünde olan kadın kapitalizmin kölesi olur.

Engels’in, yaşadığı dönemdeki antropolojik spekülasyonlardan etkilenerek kaleme aldığı “Ailenin Kökeni” adlı kitabı Marksist feminist teorinin klasik Marksist literatürdeki tek kaynağıdır. Engels, Marks’ın Kapital’de geliştirmiş olduğu teorilere dayanarak ataerkil sistemde kadınların sömürülmesi meselesini çözümlemiştir. Engels’in temel tezi, ataerkilliğin tarih öncesi komünist anaerkilliği nasıl yok ettiği ve anaerkilliğin yerine nasıl geçtiği üzerinedir. (Alıntılayan, Dikici, 2016, s.527) ;(aktaran, Donovan, 2001, s. 142-143). 

                                   
Radikal Feminizm

Radikal feminizm, liberal ve Marksist feminizme göre daha yakın tarihli bir akımdır. Radikal feminizm kadın erkek eşitsizliğinin temelinde biyolojik ve fiziksel farklılıkların olduğunu savunur. Statüler, roller, gençlerin yetişme şekilleri ile bu yapı toplumsallaştırılmaktadır. Kadın, erkek eşitsizliğinin temelinde ataerkil sisteme bağlı aile ve yeni üretilen bireylerinde bunun etkisinde kalmasıdır. (Alıntılayan, Dikici, 2016, s.529); (aktaran, İmançer, Dilek, 2002, s.158)

Radikal feminizm farklı gruplardaki kadınların çıkarlarının farklılığını göz ardı etmekle eleştirilmişlerdir. Radikal feminist teoride en önemli eser Kate Millet’in ‘Sexuel Politics’ ve Shulamith Firestone’un ‘The Dialectic of Sex: The Case For Feminist Revolutiom’ adlı eseri olmuştur. (Alıntılayan, Dikici, 2016, s.529) ;(aktaran, Donovan, 2001, s.277). 


“İkinci Cins”4 adlı eserinde de “Kadınların kurtuluşu karınlarından başlayacak” şeklindeki sözleriyle sloganlaşmıştı. Bu dönemde ayrıca kadın grupları, patriarkal yapılanmaların aile içi veya ev içi alanında eşitsiz rollerin devam ettiğini, evsel alanın “özel alan” tanımlanması ile ilgili eleştirilerde bulunmuşlardır. Bununla birlikte aile kurumunun ataerkil yapıda olması da cinsiyetçi sömürüyü arttıran ve çeşitlendiren bir durum olduğunu dile getirmişlerdir. “Kadınlar, bedenlerinin erkek denetiminden çıkmasını talep etmişlerdir. Batı’da cinsellikle doğurganlığın birbirinden ayrılması için doğum kontrolünün yaygınlaştırılması talebi gündeme getirilmiştir. Tam olarak güvenli doğum kontrol sistemi henüz yaratılmadığı için kürtaj hakkının tanınması, kadının kendi bedeni üzerinde söz sahibi olması istenmiştir.” (Alıntılayan, Taş, 2016, s.170); (aktaran, Kolay, H., 2015, s.8) 

SOSYAL MEDYADA FEMİNİZM

Arjantin de kadına karşı şiddet ve kadın cinayetlerine karşı protestolardan görüntüler.     
                        
Şermin Terzi’nin editörlüğü ve Sebati Karakurt imzalı “Zordur Kadın Olmak” adlı fotoğraf sergisi. Ünlü erkek sanatçıların vurucu mesajlar veren pozları.

                 Gulabi Gang: (Türkçe: Pembe Grup) 

                         Esra Özatay (d. 1976), askerî pilot.                  
                 

         Bacaklarını topla kapmayasında ilk yargı süreci.

        Türkiye'de polisi sizce bunu yapar mıydı oylaması.
         
Hatay’da çocuk gelinlere karşı tepki gösteren kadın kuaförü.

Tüm mürettebatın kadın olan uçağın kadınların araba kullanması yasak olan Suudi Arabistan’a iniş yapması.

                                      Gazzeli mühendisler                                                                                        Bazı dokunuşların izi geçmez kampanyası.                                                Oyuncak bebekleri gerçek oyuncak bebeklere dönüştüren Sonia Sing isimli kadın.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Giriş kısmında da bahsettiğimiz gibi dünyanın ve insan hayatının yaşayışında kadının ezilmişliğinin yanında bahsetmediğimiz tarihin bir dönemlerinde tarihin devamına pek etkisi olmasa da kadının erkeklerle eşit bir şekilde yaşadığı ve savaştığı gerçeğini göz ardı edemeyiz. O dönemlerden sonra, özel mülkiyetin başladığı ilk günden beri erkek ve kadın rolleri belirlenmiş geçmişten günümüze değişime uğrasa da varlığını sürdürmüştür.

Günümüz feminizmi modern dönem ve sonrasının bir çıktısıdır. Peki feminizm bir politika olarak her hükümet tarafında uygulanmalı mıdır? Eğer evetse feminizmin toplum refahına katkısı nedir? Evet feminizm her hükümet tarafından bir sosyal politika olarak kabul edilmelidir. Sebebi ise dünya nüfusunun yarısının kadın oluşudur. Feminizm tek bir bakış açısı değil birçok bakış açısından oluşur. Fakat bu bakış açılarının uygulanabileceği kültürlerin değiştiği gibi de uygulanabilirlikleri de farklıdır. Zaten bu farklı bakış açılarının da oluşması bu yüzdendir.

Her hükümetin gösterişte değil gerçekte kadının ruhunu incitmeyecek politikalar izlemesi şarttır. Bu hukuk kurallarıyla olabileceği gibi yaptırımsız eğitim ya da söylemlere dikkat etme ile bile gerçekleşebilir. Örneğin günümüzde çok fazla kitleye seslenen siyaset adamları bile söylemlerine dikkat etse kadın haklarının önemini vurgulasa ya da istismarlara gerçekten elle tutulur bir tepki verseler toplumdan da bir geri dönüt alabilirler. Fakat durum bunun aksine zaten çoğunluğu erkek olan siyaset insanlarının da yanlarında kadınları görmek istemiyor olması buna engel olmaktadır. Eğitimler verilse bile bu okullarda bir politika haline getirilmedikçe temelden anlatılmadıkça oturtulması zor ve geleceğe aktarılması imkansıza yakındır. Feminizm, devletinde katkısıyla bir hayata bakış açısı olarak kazandırılmadıkça geleceğe aktarılamaz.
Sağlık, siyaset, eğitim, hukuk, sosyal güvenlik gibi alanlarda ancak kadın hareketi bir fikir olarak değil bir politika olarak uygulanırsa elle tutulur bir getirisi olabilir. Dünyanın yarısını oluşturan kadınları yok sayarak ne kadar yaşayabilirsiniz? Yarısı mutsuz olan bir dünyada ne kadar mutlu olabilirsiniz? Bu tıpkı zengininde yoksulunda eşit gelir dağılımıyla daha mutlu olacağı teorisine benzetilebilir. Böylelikle yoksul hayatını devam ettirilebilecek zengin ise güvende yaşayabilecektir. Erkeğe ve kadına eşit haklar verdiğinizde herkes daha huzurlu olur. Kadın ailenin hamalı değil, iş hayatının kölesi değil, günlük hayatın hayaleti değil ailenin bir üyesi çalışma hayatının başarılı ve verim almak, için çalışan bir personeli hayatın bir parçası olmalıdır. Kadın artık ikinci sınıf insan olarak görülmemeli erkeklerinde kendi yaşam kalitesini arttırmaları için erkek egemen hayata devlet politikalarına karşı çıkmalıdır.

Dünyanın birçok yerinde ve Türkiye'de pembe renkli taksiler, otobüsler,kadın üniversiteleri adı altında kadınlar korunmaya çalışılmamalı, kadının korunmaya muhtaç ve zayıf olmadığı kabul edilmeli ve ettirilmelidir. Devletler tarafından empoze edilen kadının zayıf olduğu ön kabulü ile kadınlar kolaylıkla şiddete uğramakta ve hayatını kaybetmektedir. Devlet politikalarının şiddeti önlemeyişi ise katliamları arttırmakta ve meşrulaştırmaktadır.

Güven ve barış için dünyanın yarısının diğer yarısıyla artık barış sağlaması ve iktidarını onunla paylaşması gerekmektedir.

KAYNAKÇA

1.      (Alıntılayan Oral, Türkiye’de feminizm hareket, 2011); (aktaran,Michel, Feminizm, İletişim Yayınları,(çev. Şirin Tekeli) 4. Baskı, s.6) 

2.      (Alıntılayan, Taş, G. (2016, Şubat). Feminizm üzerine genel bir değerlendirme: Kavramsal analizi, tarihsel süreçleri ve dönüşümleri, Akademik hassasiyetler, 5, 163-175); (aktaran, Michel, Feminizm, İletişim Yayınları, (çev. Şirin Tekeli), s.6-7)

3.      (Arat, N. (2010). Feminizmin ABC’si. İstanbul: Say Yayınları.)

4.      (Alıntılayan Oral, Türkiye’de Feminizm Hareketi, 2011); (aktaran, Prof. Dr. Fatmagül Berktay, Kadınların İnsan Haklarının Gelişimi Ve Türkiye, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Sivil Toplum Kuruluşları Eğitim Ve Araştırma Birimi, Sivil Toplum Ve Demokrasi Konferans Yazıları, No: 7, İstanbul 2004, s.4)

5.      (1869) (Alıntılayan, Dikici, E. 2016, Mart, Feminizmin üç ana akımı: liberal, Marksist ve Radikal feminizm teorileri. International Journal of Social Science Doi number ,523-532); (aktaran, Lorraine, C. ,2000, Encyclopedia of Feminist Theories, London: Routledge.)

6.      (Alıntılayan, Dikici, 2016, s.529); ( aktaran, İmançer, Dilek, “Feminizm ve Yeni Yönelimleri”, Doğu Batı Düşünce Dergisi, Yeni Düşünce Hareketleri, Yıl: 5, Sayı: 19, 2002.) (s.158)

7.      (Alıntılayan, Taş, 2016, s.170); (aktaran, Kolay, H. (2015). Kadın Hareketlerinin Süreçleri, Talepleri ve Kazanımları. Nisan. Sayı. 3. EMO Kadın Bülteni.) 

Yorumlar